UYAP Sistemi Üzerinden Murise İlişkin Tasfiye Kaydı Eklenmesine Dair Görüş ve Önerilerimiz
UYAP SİSTEMİ ÜZERİNDEN MURİSE İLİŞKİN TASFİYE KAYDI EKLENMESİNE DAİR GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİMİZ HAKKINDA
UYAP sistemi üzerinden Murise ilişkin “TASFİYE KAYDI” eklenmesinin gerek TMK 612 md. Uyarınca terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesinde gerekse TMK’nun 632. maddesine göre resmen tasfiyesinde; uzayan yargılama süreçlerinin, mükerrer işlemler ile yazışmaların, murisin / alacaklılarının / borçlularının / mirasçıların süreç içerisinde kötüniyetli iş ve işlemler tesis etmesinin, bir takım iyiniyetli mirasçı, alacaklı yahut borçlunun ise hakkına erişim imkanının bertaraf edilmesinin, Adliyelerin Başsavcılıklarının İdari işler birimlerinde suçüstü ödeneklerinden lüzumsuz masraflar yapılmasının, usul ekonomisi ilkesinin ihlaline sebebiyet verilmesinin önüne geçeceğine yönelik tavsiye mahiyetindeki kanaatimizi ihtiva eder bu görüşümüz 03/12/2024 tarihinde Adalet Bakanlığına sunulmuş bulunmaktadır.
ADALET BAKANLIĞINA
TMK’nun 632 vd. maddeleri uyarınca her mirasçı, mirası ret veya resmî deftere göre kabul edeceği yerde terekenin resmî tasfiyesini isteyebileceği gibi murisin alacaklarını elde edemeyeceklerinden inandırıcı sebeplerle kuşku duyan alacaklıları, istedikleri hâlde alacakları ödenmediği veya kendilerine güvence verilmediği takdirde, murisin ölümünden ya da vasiyetnamenin açılmasından başlayarak üç ay içinde, terekenin resmî tasfiyesini isteyebilir. Aynı koşulların varlığı hâlinde vasiyet alacaklıları da haklarının korunması için gerekli önlemlerin alınmasını isteyebilecektir. Böylelikle miras açılmış olmasına karşın mirasçılar resmen tasfiyenin sonuna kadar mirası kazanamamakta ve miras, mirasçıların malvarlığından ayrı bir yer edinmektedir. Bu sayede mirasçılar terekenin borçları dolayısıyla kendi malvarlıkları üzerinde ortaya çıkabilecek ağır sorumluluklardan kurtulmakta, mirasçıların şahsi malvarlıkları yerine terekeden alacakların karşılanması sağlanabilmektedir. Resmen tasfiye hukuki müessesesi sayesinde tereke Sulh Hakiminin tasarrufu altındaki bir malvarlığı değeri haline gelmektedir.
TMK 612 maddesi uyarınca en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan mirasın ise Sulh Mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edileceği belirtilmektedir. Belirtmek gerekir ki iflas hükümlerine göre tasfiyenin amacı yalnızca alacaklıların tatminini sağlamaya yönelik iken Medeni Kanun uyarınca gerçekleştirilen resmen tasfiyede ise alacaklılardan öte mirasçıların da tatmini amaçlanmaktadır. TMK 612 maddesinin İİK 180 vd. hükümlerine yaptığı yollama karşısında iflas hükümleri uyarınca tasfiye işlemleri gerçekleştirilecekse de İİK 180 vd. hükümlerinde yer alan İflas Dairesi, İflas İdaresi, İflas Memuru, Ticaret Mahkemesi ve İcra Hukuk Mahkemeleri yerine TMK 612 uygulamasında karşımıza “Sulh Hakimi” ve “Tereke Tasfiye Memuru” çıkmaktadır. Tereke tasfiye memurunun iflas dairesinin mi idaresinin mi yerini aldığı Sulh Hukuk Mahkemesinin ise Ticaret Mahkemesi yerine mi geçtiği hususları Yargı kararlarımızda da henüz bir istikrarlı bir yer edinebilmiş değildir.
Diğer yandan bilindiği üzere alacaklının, borçludan para alacağı bulunması ve borçlunun muaccel para veya teminat borcunu ödememiş olması halinde gerek genel iflas yolu gerekse kambiyo senetlerine özgü iflas yoluna başvurabilecektir. Ayrıca İİK m.177’de dört bent halinde alacaklının ve İİK m.178 ve 179’da borçlunun talebi ile takipsiz iflas yoluna başvurulabilecektir. İflas yolu ile takipte borçlunun itirazı üzerine duran takibe devam etmek isteyen alacaklının itirazın kaldırılması ve iflasa karar verilebilmesi için borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde iflas davası açması yahut doğrudan takipsiz iflas yoluna gidilmesi halinde Asliye Ticaret Mahkemesince borçlunun iflasına karar verildiği an itibariyle iflas açılmış olur ve borçlu müflis sıfatını alır. İflas kararı veren Asliye Ticaret Mahkemesi, kararını derhal yargı çevresi içerisindeki İflas Dairesine gönderir. İflas kararında, İİK 165 uyarınca iflâsın açılma anı, yıl, ay, gün, saat ve dakika olarak gösterilir. İflas talebinin kabul veya reddi konusundaki ticaret mahkemesi kararları da resen taraflara tebliğ olunur. İflâs tasfiyesine ilişkin ilk işlemlerin başlayabilmesi ve ikinci alacaklılar toplantısına kadar bu işlemlerin yürütülebilmesi için iflâs kararının kesinleşmesine de lüzum bulunmamaktadır. İflas dairesinin görevi, ticaret mahkemesinin borçlunun iflasına karar vermesi ve bu kararın iflas dairesine bildirilmesi ile başlar. İflas dairesinin ilk görevinin ise iflasın açıldığını gerekli yerlere bildirmek ve ilan etmek denebilecektir.
Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından iflas kararı verildiğinde iflasın açılma anının yıl, ay, gün, saat ve dakika olarak gösterilmesinin uygulamada önemli bir yansıması bulunmaktadır. Asliye Ticaret Mahkemesinin iflas kararında yer vermiş olduğu iflasın açılma anının yıl, ay, gün, saat ve dakikası Yazı İşleri Müdürlüğünce UYAP sistemi üzerinden kaydedilmektedir. İşte Yazı İşleri Müdürlüğü tarafından bu kaydın UYAP sistemine girilmesi ile birlikte müflisin UYAP’taki tüm kayıtlarında öncelikle bu uyarı ortaya çıkmaktadır. O kadar ki Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından dosyanın iflas idaresine gönderildiği esnada dahi İflas İdaresinin UYAP ekranında ilgili müflis yönünden iflasına karar verildiği ve iflas işlemlerinin başladığı uyarı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu husus iflas dairesinin ilk görevi olarak nitelendirilebilecek olan iflasın açıldığının gerekli yerlere bildirilmesi ve ilanında müzekkere yazılmasından, ticaret sicil müdürlüğünde ilan edilmesine kadar pek çok konuda etkin bir hizmet sağlamaktadır.
Her ne kadar Asliye Ticaret Mahkemelerinin iflasın açılma anını dakikasına kadar UYAP sistemine kaydetmeleri üzerine müflise ilişkin bahsedilen “İflas Kaydı” oluşsa da TMK’nun 632 vd. maddeleri uyarınca terekenin resmen tasfiyesine ve TMK 612 maddesi uyarınca iflas hükümlerine göre tasfiyesine dair yürütülen işlemler kapsamında Sulh Mahkemelerinin, Sulh Hakimlerinin ve Tereke Tasfiye Memurlarının (kalem personeli olup olmadıkları önem arz etmeksizin) yukarıda yer verilen UYAP işlemini gerçekleştirebilmelerine dair herhangi bir bilgi işlem alt yapısı bulunmamaktadır. Diğer bir deyişle TMK’nın 632 vd. ya da 612 hükmü uyarınca Hukuk Tevzi Bürosunda tereke sırasına kaydedilmiş ve ilgili Sulh Hakimine tevzi edilmiş bir dosyada Sulh Hakimi yada aşamalarda tayin ettiği Tereke Tasfiye Memuru, tasfiye işlemlerini gerçekleştirmek istese de yukarıda Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından gerçekleştirilebilen UYAP işlemini (iflasın açıldığı anın UYAP sistemine eklenmesi) gerçekleştirme imkanını haiz değildir. Aşağıda ayrıntısı ile açıklanacağı üzere bu durum ise uzayan yargılama süreçlerine, mükerrer işlemlere, murisin / alacaklılarının / borçlularının / mirasçıların süreç içerisinde kötüniyetli iş ve işlemler tesis edebilmesine, bir takım iyiniyetli mirasçı, alacaklı yahut borçlunun ise hakkında erişim imkanını bertaraf etmesine, Adliyelerin Başsavcılıklarının İdari işler birimlerinde suçüstü ödeneklerinden lüzumsuz masraflar yapılmasına, usul ekonomisi ilkesinin ihlaline sebebiyet vermektedir.
Sulh Hukuk Mahkemeleri tarafından TMK 612. maddesi yollaması ile İİK 180 hükümleri uyarınca Tereke Tasfiye Memuru olarak tayin edildiğimiz ve terekenin tasfiyesine dair iş ve işlemleri yürüttüğümüz dosyalarda tarafımızca aşağıdaki birtakım hususlar tespit edilmiş bulunmaktadır. Buna göre;
Terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesi mahkemece kendiliğinden yapılması gerekmekte ise de uygulamada bu tür talepler genellikle alacaklılar veya mirasçılar tarafından talep edilmektedir. Ancak çoğunlukla muris vefat etmiş olmasına ve murisin en yakın yasal mirasçıları tarafından miras tamamen reddedilmiş olmasına karşın alacaklı üçüncü şahısların bu durumdan haberdar olması mümkün olmamaktadır. Murisin en yakın yasal mirasçıları murisin vefatından itibaren yasal süre içerisinde mirası kayıtsız şartsız reddettiklerini Sulh Mahkemesinde açtıkları Mirasın Reddi davaları ile hüküm altına aldırsalar da Mirasın Reddine dair bu kararlar UYAP sisteminde herhangi bir bilgi/işlem kaydı altına alınmamaktadır. Gözlemlendiği üzere mirasçılar kimi zaman birbirlerinden bağımsız olarak farklı yetki alanlarındaki Sulh Mahkemelerinde mirası reddedebildiği gibi kimi zaman tamamı aynı Mahkemeye yapmış oldukları toplu başvuru ile mirası reddedebilmektedir. Ancak yukarıda da belirtildiği üzere mirasçıların mirası reddettikleri UYAP sisteminde herhangi bir kütüğe işlenmemektedir. Mirasçıların mirası reddetmiş olduğundan habersiz alacaklı üçüncü şahıslar ise murisin vefat ettiği bilgisine ancak muris aleyhine ikame etmiş oldukları icra takipleri ya da davalarda murisin öldüğüne dair kayıt çıkması halinde haberdar olabilmektedir. Murisin vefatından sonra mirasçıların mirası reddettiğine dair UYAP sisteminde herhangi bir kayıt ya da şerhe rast gelmeyen alacaklılar ya da diğer üçüncü şahıslar bu defa mirasçıları davaya ya da icra takibine dahil etmektedir. Mirasçıları davaya yahut icra takibine dahil edebilmek amacıyla ilgili Mahkemeden yahut İcra Müdürlüğünden mirasçılık belgesine ilişkin Noterliklerde işlem yapmak ya da Sulh Mahkemelerinde mirasçılık belgesi davası ikame etmek üzere yetki ve izin belgesi almakta, müteakiben mirasçılık belgesini ilgili dosyaya sunmakta ve bu dosya üzerinden mirasçılara yeniden tebligat çıkartılmaktadır. Reddi mirasçıların, mirası reddettiklerini ilgili dosyaya sunmaları ile birlikte alacaklı üçüncü şahıslar murisin mirasının reddedildiğini öğrenebilmektedir. Ancak durum pek çok kere yukarıda anlatılan işlem silsilesinde yer verildiği üzere basit olmamaktadır.
- Reddi mirasçılardan birinin yurtdışında ikamet etmesi yahut vatandaşlıktan çıktığı durumlarda reddi mirasçının ilgili icra dosyasına taraf olarak kaydı, kendisine tebligat yapılabilmesi kimi zaman iki seneye yakın bir süreyi bulabilmektedir. İki senelik sürecin neticesinde alacaklı tarafından mirasın reddedildiği ve terekenin tasfiyesinin gerektiği anlaşılabilmektedir.
- Reddi mirasçının icra dosyasına taraf olarak eklendiği ve kendisine tebligat çıkartıldığı kimi durumlarda reddi mirasçıya usulsüz tebligat yapılması yahut reddi mirasçının başkaca sebeplerle borca itiraz edemediği hallerde doğrudan doğruya dosyada reddi mirasçı aleyhine haciz işlemlerine başlanmaktadır. Bu durum reddi mirasçı ile alacaklılar arasında menfi tespit, istirdat davalarının açılmasına, icra hukuk mahkemeleri nezdinde tebligat usulsüzlüğüne dair davaların ikame edilmesine sebebiyet vermektedir.
- Kimi zaman ise alacaklıların mirasçıyı davaya ya da icra takibine mirasçılık belgesi almak için dava ikame ettiği durumlarda mirasçılardan bir kısmının yurtdışında ikamet etmesi ya da vatandaşlıktan çıkması dolayısıyla Sulh Hukuk Mahkemeleri nezdinde uzayan yargılama süreçleri ile karşılaşılmaktadır. Keza murisin vefatından sonra yasal mirasçısı tarafından miras reddedilmiş olsa dahi, murisin vefatından alacaklının reddi mirasçıya yöneldiği tarih arasında kimi zaman seneler bulunmaktadır.
Alacaklıların bir şekilde tüm mirasçıları davaya ya da icra takibine dahil etmesine müteakip en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından murisin mirasının reddedildiğini öğrenmiş olması halinde murisin son yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemeleri nezdinde terekenin tasfiyesine dair dava ikame etmektedirler. Sulh Mahkemeleri tarafından en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından TMK 605 uyarınca mirasın reddedildiği, TMK 612 şartlarının mevcut olduğunun tespit edilmesi ile birlikte terekenin tasfiyesi işlemlerine başlanmaktadır. Yine belirtmek gerekir ki bahsedilen işlem silsilesi çoğu zaman burada belirtiğinin aksine çok uzun bir sürece yayılabilmektedir. Mirasçıların her birinin aynı yargı yetki çevresi içerisinde yer alan farklı Sulh Hukuk Mahkemeleri nezdinde mirası reddetmiş olmaları, yahut farklı illerdeki adliyelerde mevcut Sulh Hukuk Mahkemelerinde mirası reddetmiş olmaları, vefat tarihi UYAP sisteminin kurulmasından önceki döneme denk gelen mirasları bu tarihte reddedilen murisler yönünden karar kartonlarında mevcut kararların celbinde ve kesinleştirilip kesinleştirilmediğinin tespitindeki zorluklar gibi durumlarda ilgili birimlerin birbirinden mirasın reddine dair kararları istemeleri, kararların kesinleşip kesinleşmediğinin tespit edilmesi, kararların dosya arasına alınması, TMK 612 hükmü uyarınca terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesini hangi mahkemenin gerçekleştireceğinin belirlenmesi dahi çoğu zaman bir seneyi aşabilmektedir.
Yukarıda yer verilen murisin vefat ettiğinin tespiti ile murisin mirasını reddeden mirasçıların alacaklılar tarafından dosyalara dahil edilmelerinden Sulh Hakimince terekenin tasfiyesi işlemlerine başlanmasına -tensiben ara kararla yahut nihai kararla- karar verildiği ana kadar geçen sürede bir takım alacaklıların ise icra takibine (ilamsız, ilamlı, kambiyo olup olmadığı ya da rehinli, ipotekli olup olmadığı fark etmeksizin), icra takibindeki haciz ve satış işlemlerine devam ettiği, dahası borçlu murisin malvarlığına dahil taşınır, taşınmaz yahut başkaca malvarlığı değerlerinin satılması suretiyle alacakların tahsil edildiği de (böylelikle terekenin tasfiyesinde öngörülen sıra cetveli ve paraların paylaştırılması usulü atlanmak suretiyle) gözlemlenmektedir.
Sulh Hakimince terekenin tasfiyesine karar verilmesine kadar belirtmiş olduğumuz uygulamadaki sıkıntılar bir yana terenin tasfiyesine başlanmış olmasına karşın UYAP sisteminde mirası en yakın yasal mirasçıları tarafından reddedilen muris yönünden bir kayıt olmamasının getirdiği başkaca sıkıntılar da gözlemlenmektedir. Bu kapsamda;
- Bilindiği üzere terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesi mahkemece kendiliğinden yapılması gerekmekte ise de uygulamada bu tür talepler genellikle alacaklılar veya mirasçılar tarafından talep edilmektedir. Öncelikle alacaklıların yukarıda ayrıntısı ile yer verildiği üzere murisin vefatı ile en yakın yasal mirasçılarının tamamı tarafından mirasın reddedildiğinden haberdar olmaması terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesi sürecinin başlaması yönünden aksaklık oluşturmaktadır.
- Tasfiye memuru iflas idaresinin yerine geçtiğinden iflas idaresi gibi masanın yasal temsilcisi olması dolayısıyla tereke aleyhine açılmış davalarda terekeyi temsil etme, tereke lehine yeni dava açma, tereke aleyhine sonuçlanmış davalar hakkında kanun yoluna başvurma gibi görevleri yerine getirecek olmasına karşın;
- Terekenin (yani murisin) tarafı olduğu dava ve icra takipleri başta olmak üzere hukuki uyuşmazlıkların tespit edilmesinde izlenecek temel yöntem olan murisin tarafı olduğu başta İcra, Hukuk ve Ceza dosyalarının tespiti amacıyla UYAP sistemi üzerinden sorgu yapılarak sorgu sonucunun dosya arasına alınması gerekmekte, bu sorgu sonuçları dosya arasına alındıktan sonra dahi muris aleyhine dava ve takipler ikame edilebilmektedir. Diğer bir deyişle her ne kadar tereke tasfiye memuru denetimi ve gözetimi altında çalıştığı Sulh Mahkemesinden/Hakiminden murisin tarafı olduğu Hukuk ve İcra dosyalarının sorgulanmasını ve dosya arasına alınmasını talep ettikten sonra bu uyuşmazlıklara müdahil olmaya çalışsa da muris aleyhine dava ve icra takibi ikame edilmesinin önüne geçememekte ve bu sorgulamaların aşamalarda işlevselliği azalmaktadır. Murisin tarafı olduğu Hukuk ve İcra dosyalarının -UYAP sistemindeki elverişsizlik ve tasfiye memurunun UYAP ekranı olmaması dolayısıyla- yazı işleri müdürü, katip ve tasfiye memuru tarafından sorgulanamıyor oluşu ve yalnızca Sulh Hakimi tarafından sorgulanabiliyor oluşu da murisin UYAP kaydına iflas hükümlerine göre terekesinin tasfiye edildiğine dair şerh eklenemiyor olmasının yarattığı sıkıntıları ve uyuşmazlıkları ayrıca arttırmaktadır.
Murisin davalı ya da davacı olarak tarafı olduğu uyuşmazlıklarda (örnek vermek gerekirse hakkında iş kazası, işçilik alacağı yahut SGK tarafından dava ikame edilmiş işveren sıfatını haiz iken vefat eden ve en yakın yasal mirasçılarının tamamı tarafından mirası reddedilen muris) Mahkemeler tarafından murisin terekesinin TMK 612 hükmü uyarınca tasfiye edildiğinin bilinmemesi sebebiyle yargılamalara devam edilmeye çalışılmakta ve mirasçıların davaya dahil edilmeye çalışılarak usul ve yasaya aykırı hüküm kurulduğu gözlemlenmektedir.
Bir diğer halde de murisin davalı ya da davacı olarak tarafı olduğu uyuşmazlıklarda Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da mirasın reddi halinde, mirası reddeden mirasçılar yönünden davaya devam edilemeyeceğinin, bu halde mirası reddetmeyerek mirasçılığı devam edenlerin katılımı ile davaya devam edilebilecekken; en yakın mirasçıların tamamının mirası reddetmeleri halinde Türk Medeni Kanunu’nun 612. Vd. maddeleri uyarınca mirasın tasfiyesi yoluna gidilerek, bir tasfiye memuru atanması gerektiği ve ilgili tasfiye memurunun davaya dahil edilmesi suretiyle davaya devam edilmesi gerektiği açık bir şekilde belirtilmesine karşın, “Pasif Husumet Yokluğu”, “Aktif Husumet Yokluğu”, “Davanın takipsiz bırakılması” ve sair gerekçelerle davaların reddine/işlemden kaldırılmasına/açılmamış sayılmasına dair kararlar verilebildiği gözlemlenmektedir.[1]
Yalnızca hukuki uyuşmazlıklarla sınırlı kalmaksızın tereke tasfiye memurunun miras bırakanın alacaklarını tahsil etme, deftere geçirilmemiş mal bulunup bulunmadığını araştırma ve bulunursa muhafaza altına alma, acele satışları yapma, masa mallarının muhafazası için ve verimliliğini sağlamak için sigorta, kira, hizmet sözleşmesi gibi sözleşmeleri akdetme, 3. kişilerin istihkak iddiaları hakkında karar verme, masanın pasifini tespit etme, alacak kayıtlarını alma, sıra ve pay cetveli düzenlemek, görevlerini yerine getirmesinde de bir takım aksaklıklar meydana geldiği sabittir. Murisin hissedarı olduğu limited yahut anonim şirketlerdeki hisselerinin dahi kimi zaman mirası reddeden en yakın yasal mirasçılar tarafından işlemlere konu edilebildiği gözlemlenebilmektedir.
- Her ne kadar Sulh hukuk mahkemesi terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesine karar verip atadığı tasfiye memuruna kararı bildiriyor ve tasfiye memuru bunun üzerine İİK md. 166/2 maddesi uyarınca tasfiye kararını ilan ederek ve gerekli yerlere bildiriyorsa da bu ilanların da günümüzde işlevsellikten uzak olduğunu belirtmek gerekmektedir. Teknolojik, Ekonomik, Sosyal alandaki gelişmeler ile birlikte Mahkeme Divanhanelerinde ilan edilen terekenin tasfiyesinin başladığın, tasfiyenin usulüne dair ilanların alacaklıların yahut tasfiyenin menfaatine olduğundan bahsetmek yeterli olmayacaktır. Asliye Ticaret Mahkemesinin iflas kararı üzerine UYAP sistemi üzerinden şirketlerin kaydına eklenen iflas şerhlerinin sağladığı hukuki koruma ve menfaat terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesinde bulunmadığından ilanların bu noktada kendisinden beklenen faydayı sağlamadığı anlaşılmaktadır. Aynı ilanların Basın İlan Kurumu vasıtasıyla ilan ettirilmesi ise başkaca bir külfet oluşturmaktadır. Bilindiği üzere terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesinde öncelikle terekeden, tereke mevcudu elverişli değil ise tasfiyeyi talep eden alacaklı yada mirasçıdan, bu da yoksa suçüstü ödeneğinden tereke masraflarının karşılanıyor olması dolayısıyla Basın İlan Kurumu nezdinde yapılan masraflar da Devlete aşırı külfet oluşturabilmektedir. Neredeyse dosyalardaki posta, keşif, bilirkişi masraflarının tamamının toplamından fazla olan Basın İlan Kurumu masrafları kendisinden beklenen faydayı gösteremediği gibi Hazineye külfet olmaktadır. Oysa bunun yerine UYAP sisteminde mevcut müflise yönelik kaydın, mirası en yakın yasal mirasçıları tarafından reddedilen muris yönünden de sisteme dahil edilmesi tüm bu aksaklıkların önüne geçecektir. Tasfiye memurunun tasfiye kararını ilan etmesi ve gerekli yerlere bildirmesi, aynı zamanda masa mallarının muhafazası için bir tedbir olması karşısında UYAP sisteminden bu kaydın oluşturulması zorunluluk arz etmektedir.
- İcra İflas Kanunu’nun 185/1. maddesinde “Üzerinde rehin bulunan mallar rehin sahibi alacaklının rüçhan hakkı mahfuz kalmak suretiyle masaya girer ve iflas idaresi tarafından en yakın ve münasip zamanda paraya çevrilip muhafaza ve satış masrafları çıkarıldıktan sonra rehinli alacaklıya hakkı verilir. Ancak, rehin sahibi alacaklı, istediği takdirde iflâstan sonra da masaya karşı rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilir”
İİK 248/1 c.2. maddesinde “Rehinlerin bedelinden yalnız rehinin muhafaza ve paraya çevrilmesi masrafları çıkarılır.” hükmüne yer verilmiştir. Dolayısıyla; pay cetveli yapılırken ilk önce müflisin rehinli mallarının satış bedeli ile işe başlandığı, rehnin satış bedelinden ilk önce, rehin konusu malın aynından alınması gereken amme alacaklarının ödendiği, ondan sonra rehinli malın satış bedelinden, rehinli malın muhafaza ve paraya çevirme giderlerinin çıkarıldığı, geriye kalan paradan rehinli alacakların ödenmesi gerektiğinin kanunda belirtilmiş bulunmaktadır. Her ne kadar terekenin iflas hükümleri uyarınca tasfiyesine başlanmışsa da rehinli ve ipotekli alacaklılar yönünden takiplerin devam edebildiği, Sulh Mahkemesinde satılan rehinli ve ipotekli mallarda rüçhanlı alacaklı oldukları sabittir. Buna karşın uygulamada Rehinli ve İpotekli alacaklıların murise yöneltmiş oldukları takiplerde İcra yahut Satış Müdürlükleri tarafından murisin terekesinin tasfiye edildiğinden habersiz bir biçimde ipotek ve rehin işlemlerine devam edildiği, taşınır ve taşınmazların satıldığı, rehinli ve ipotekli alacaklıların alacakları ödendiği ancak bununla yetinilmeyerek -arta kalan miktarın sıra cetvelinde ve paraların paylaştırılmasında Sulh Hakimi tarafından alacaklılara İİK 180 hükümleri uyarınca dağıtılacağı göz ardı edilerek- paranın paylaştırılmak üzere takyidattaki en üst sırada yer alan alacaklıya gönderildiği, bu suretle paranın iflas hükümlerinden bağımsız bir biçimde paylaştırıldığı müşahade edilmektedir. Bu kapsamda yukarıda yer verilen tasfiye işlemlerine başlanıncaya kadar geçen uzun süreçler, kanaatimizce bu usul ve yasaya aykırı işlem silsilesine sebebiyet vermektedir. Murisin UYAP kaydında terekesinin iflas hükümlerine göre tasfiye edildiği kaydının sisteme eklenmesi ile birlikte ipotek ve rehinli alacaklıların takibini yürüten İcra yada Satış Müdürlüklerinin bu suretle yasaya aykırı işlemde bulunmasının önüne geçilebilecektir.
- Kaldı ki terekenin iflas hükümlerine göre adi tasfiyesinde TMK 612 yollaması ile İİK 193/1 uyarınca iflasın açılması ile birlikte muris aleyhine haciz yoluyla yapılan takiplerde teminat gösterilmesine ilişkin takipler duracak, tasfiye kararının kesinleşmesi ile düşecek olmasına, miras bırakanın alacaklılarının alacaklarını iflas masasına yazdırmasına gerekmesine karşın, UYAP sisteminde belirttiğimiz kaydın bulunmaması sebebiyle alacaklılar tarafından takiplere devam edilebilmektedir.
- Nihayetinde TMK 612/2 hükmünde yer verilen “Tasfiye sonunda arta kalan değerler, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir.” hükmü uyarınca alacaklıların habersiz bir biçimde alacaklarına kavuşamaması buna karşın mirası reddeden mirasçıların ise arta kalan değerler yönünden hak elde etmesi gibi çelişkili bir duruma sebebiyet verebilecektir.
- UYAP sistemi içerisinde murise yönelik “Terekesinin iflas hükümleri uyarınca tasfiye edildiğine dair” kaydın bulunmamasından kaynaklandığını değerlendirdiğimiz tüm bu aksamalar ise terekenin tasfiyesi işlemlerini yürüten Sulh Hakimi ile gözetim ve nezaretindeki tasfiye memurunun tüm iş ve işlemleri ile başta İİK’nın “Alacaklıların Alacaklarını Yazdırması”, “Sıra Cetveli”, “Alacakların Geç Bildirilmesi”, “Paraların Paylaştırması” müesseseleri yönünden önlenemez ve öngörülemez başkaca sakıncalara da sebebiyet verecektir.
TMK 612. Maddesi uyarınca terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesinde olduğu gibi TMK’nun 632 vd. maddeleri uyarınca terekenin resmen tasfiyesinde de benzer sorunların ortaya çıktığı görülmektedir. Resmen tasfiyede tereke mirasçıların malvarlığından ayrı özel bir malvarlığı olarak ortaya çıkmakta ve mirasçıların tereke üzerindeki yönetim ve tasarruf yetkileri ortadan kalkmaktadır. Kararla birlikte geçmişe etkili olarak mirasçıların tereke üzerindeki yönetim ve tasarruf yetkisi ortadan kalkmaktadır. Yukarıda yer verilen ve bu başvuruda konu edilen murisin UYAP sistemindeki kaydına terekesinin tasfiye edildiğine dair kaydın düşülmesi ile alacaklıların terekenin resmen tasfiyesini isteyebilmesi, bir alacaklının talep ettiği bu hukuki müesseseden diğer alacaklılarında istifade edebilme, tasfiye sonunda pay alabilmesi, Sulh Mahkemesince verilen resmi tasfiye kararının diğer üçüncü şahıslar açısından işlevsellik kazanabilmesi, kararın ilgililerin erişimine açılabilmesi ve ilgililerin haberdar edilebilmesi, kişilerin tasfiye memurunun işlemlerini öğrenebilmesi ve şikayet haklarını kullanabilmesi, alacakların ve borçların tespit edilebilmesi, terekenin tarafı olduğu dosyalar yönünden taraf teşkillerinin sağlanabilmesi, terekenin resmi defterinin tutulabilmesi, alacaklıların ve borçluların davet edilebilmesi hususlarında usul ekonomisine uygun hareket edilmesi sağlanabilecektir.
Her ne kadar İİK’nın iflasa ilişkin hükümleri kapsamında gerek Asliye Ticaret Mahkemeleri nezdinde yürütülen yargılamalar/işler ve müteakiben İflas Dairesi ve İdaresince yürütülen iflas işlemleri görece yeknasaklık barındırsa da uygulamada TMK’nun 632 vd. maddeleri uyarınca terekenin resmen tasfiyesine ve TMK 612 maddesi uyarınca iflas hükümlerine göre tasfiyesine dair çekişmesiz yargı işlerinin yeknasaklık göstermediği görülmektedir. Bu kapsamda tasfiye kararı verinceye kadar Sulh Mahkemesince yapılan işlemler (yazılan müzekkereler, celp edilen kayıtlar, taraf teşkilinin sağlanması, kimlerin davalı olarak ekleneceği, UYAP sistemi üzerinden yapılan sorgulamalar, duruşma açılıp açılmaması ve sair diğer işler), tasfiye kararının verilmesi, tasfiye memurunun tensiben yahut nihai kararla atanması, tasfiye usulünün belirlenmesi, iflas masasına alacaklıların yazılması, sıra cetvelinin ne suretle yapılacağı, malların satış usullerine dair izlenen yöntemler, ilanlar başta olmak üzere gerek resmen tasfiye gerekse iflas hükümlerine göre tasfiyede yeknesaklığın olmadığı açıktır. Ancak tüm bunlara rağmen terekenin tasfiyesinde Asliye Ticaret Mahkemeleri tarafından verilen iflas kararları üzerine UYAP sistemi üzerinden müflisin kaydına işlenen iflas şerhlerinin sağladığı işlevselliğin iflas hükümlerine göre terekenin tasfiyesinde ve terekenin resmen tasfiyesinde de sağlanmasının önünde herhangi bir engel bulunmadığı değerlendirilmektedir.
Bu kapsamda;
- Sulh Mahkemesince TMK 605. Maddesi uyarınca en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından mirasın reddedildiğinin ve TMK 612 şartlarının oluştuğunun yargılama esnasında yahut sonunda tespit edilmesi üzerine terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesine – tensiben yahut nihai karar ile- karar verilmesi halinde murisin UYAP sistemi üzerinden kaydına Sulh Hakimince “Murisin terekesi TMK 612 hükmü uyarınca Sulh Mahkemesince Tasfiye edilmektedir.” kaydının/şerhinin eklenmesinin,
- UYAP sistemi üzerinden bu kaydın eklenmesine ilişkin yetkinin yalnızca Sulh Hakimine ve Yazı İşleri Müdürlerine verilmesinin,
- Bu kayıtta terekenin tasfiyesine karar verecek Mahkemenin ve dosya bilgilerinin belirtilmesinin,
- Bu kayıtta murisin isim, soyisim ve kimlik numarasının, ölüm tarihinin (gerekli görülürse ölüm tarihinin yıl, ay, gün, saat, dakika yer verilmek suretiyle) açıkça belirtilmesinin,
- Mezkur kaydın murisin tarafı olduğu Hukuk, Ceza, İdari Yargı dosyalarında ve İcra dosyalarında uyarı olarak (gerek açılış işlemleri esnasında gerekse derdest dosyalarda işlem tesis edileceği esnada) ortaya çıkmasının,
- Mezkur kaydın Tapu Sicil Müdürlükleri, Ticaret Sicil Müdürlükleri ve Vergi Dairesi Müdürlükleri başta olmak üzere Bakanlığınızca gerekli görülecek ve UYAP sistemi ile entegre sistemi haiz diğer kurum ve kuruluşlar yönünden de kendi sistemlerinde uyarı olarak ortaya çıkmasının
- Aynı kaydın terekenin Resmen Tasfiyesine ilişkin dosyalarda da uygulanmasının,
- Bu hususlara ilişkin gerekli entegrasyon ve güncelleştirme çalışmalarının yapılmasının,