Yargı Kararları Işığında Mirası Kabul Anlamına Gelen Davranışlar
YARGI KARARLARI IŞIĞINDA MİRASI KABUL ANLAMINA GELEN DAVRANIŞLAR
4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 605. maddesi ve devamında mirasın reddine ilişkin düzenlemelere yer verilmiş olup ilgili madde uyarınca yasal ve atanmış mirasçılar tarafından miras reddedilebilecektir. Türk Medeni Kanununun 606. Maddesi gereğince miras, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten itibaren üç ay içinde reddolunabilir. Mirasçıların ret hakkının düşmesine ilişkin düzenlemeye Türk Medeni Kanununun 610. maddesinde yer verilmiştir.
Türk Medeni Kanununun “Ret Hakkının Düşmesi” başlıklı 610. Maddesinde;
“Yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olur.
Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçı, mirası reddedemez.
Zamanaşımı veya hak düşümü sürelerinin dolmasına engel olmak için dava açılması ve cebrî icra takibi yapılması, ret hakkını ortadan kaldırmaz.” hükmüne yer verilmiş olup çalışmamızda Türk Medeni Kanununun 610. Maddesinin 2. Fıkrası ile düzenlenen tereke işlerine gereğinden fazla karışan mirasçının terekeyi zımni kabul ettiğine ilişkin davranışlar Yüksek Mahkeme kararları ışığında incelenecektir.
1.Tereke İşlerine Karışma Nedeniyle Ret Hakkının Düşmesi (Zımni Kabul)
Türk Medeni Kanununun 610. maddesinin 2. fıkrasında üzere mirasçıların olağan yönetim işlerini aşacak şekilde terekenin işlerine karışması zımni kabul olarak değerlendirilerek ret hakkını ortadan kaldırmaktadır. Tereke işlerine gereğinden fazla karışılması sebebiyle mirasçının mirası kabul etme amacı olup olmadığı hususu doktrinde ve yerleşik Yargıtay kararlarında tartışmalıdır.[1] Doktrindeki baskın görüşe göre[2] mirasçının mirası kabul etme amacının olup olmadığı hususu tespit edilirken mirasçının davranışının güven teorisine göre incelenmesi gerekmektedir.[3] Bu teoriye göre mirasçının davranışı dürüstlük kuralına göre üçüncü kişi tarafından mirasın kazanılması olarak değerlendirilmiyorsa mirasçının davranışının mirasın kabulü olarak değerlendirilmemesi gerektiği kabul edilmektedir.[4]
İsviçre Federal Mahkemesine göre[5] mirasçının tereke işlerine karışmasının ölçüsünün objektif olduğu, mirasçının terekeye gereğinden çok karışması halinde mirasçının mirası kazanma amacı aranmaksızın ret hakkının düştüğü ve mirası kabul ettiği anlaşılması gerektiği kabul edilir ancak bahse konu objektif kriterin uygulanabilmesi için mirasçının üzerinde tasarruf ettiği şeyin terekeye dahil olduğunu bilmesi gerektiği koşulu aranmaktadır.[6]
Objektif kritere karşı olanlar ise[7] mirasçının amacına bakılması gerektiğini savunmaktadır. Yargıtay da bu görüşte olup bir kararında[8]“Bir muamelenin alelade idari muamelattan olup olmadığını tayin için, bilhassa muameleyi yapan varisin maksadını nazara almak lazımdır… Eğer bunun maksadı mirasçı sıfatı ile terekeden tasarruf olmayıp mücerret bilahare mirası kabul ettiği zaman ihmal yüzünden gelebilecek bir zararın önüne geçmek ise yaptığı muamelenin alelade idari bir muamele olarak kabulü zaruridir.” denmek suretiyle hüküm vermiş olup mirasçının mirası kabul etmek amacıyla hareket etmiyorsa mirasın kabulü sonucunu doğurmayacağı görüşündedir.
Gelinen aşamada mirasçının hangi davranışlarının tereke işlemlerinin olağan yönetimi kapsamında olduğu, hangi işlemlerin tereke işlerine gereğinden fazla karışmak olarak kabul edilebileceğinin belirlenmesinde somut olaya göre ayrı ayrı değerlendirme yapılması gerekmektedir. Çalışmamızın bundan sonraki kısmında mirasçının hangi davranışlarının terekenin olağan işi hangi davranışlarının ise terekenin olağandışı iş kapsamında değerlendirilmesi gerektiği hususu Yargı Kararları çerçevesinde incelenecektir.
1.1. Terekenin Yönetimi için Olağan İşler Kapsamında Kabul Edilen İşlemler
Yerleşik Yargıtay Kararları ve doktrinde tereke mallarının çalınmasının engellenmesi için önlem alınması, tereke mallarının deftere geçirilmesi, zamanaşımını kesmek için dava açılması veya takip yapılması, tereke kapsamında işletmenin vergilerinin ödenmesi, faturaların ödenmesi, kendilerine karşı açılmış dava ve takiplerde karşı savunma yapılması, tereke mallarının tespiti istemi, bir otel veya gazinonun sırf müşterilerinin dağılmaması için her gün gerekli olan ihtiyaçların alınması[9], terekenin yönetimi için olağan işler kapsamında kabul edilen işlemlerdir.
Yukarıda yer verilen işlemlerin ortak noktası mirası reddedecek kişinin mezkur işlemleri yaparken kendi mirasçılık sıfatından bağımsız olarak diğer mirasçıları korumak için de hareket edilebilmesidir.[10]
1.1.1 Terekeye Dahil Borçların Cüzi Kısmının Mirasçılar Tarafından Ödenmesi
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bir kararında[11]”Bilindiği üzere; TMK’nın 610/2. maddesinde “… Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan, ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçı, mirası reddedemez…” hükmü yer almaktadır. Madde metninden de anlaşıldığı üzere; yasa koyucu mirasçılardan birinin tereke işlerine gereğinden fazla karışmasının mirası örtülü kabul anlamına geleceğini ve tıpkı açık kabulde olduğu gibi, ret hakkının bu mirasçı bakımından sona ereceğini düzenlemiştir.
Diğer taraftan, Hukuk Genel Kurulunun 08.02.1950 T. ve 140/20 sayılı kararında; “Bir muamelenin alelade idari muamelattan olup olmadığını tayin için bilhassa muameleyi yapan varisin maksadını nazara almak lâzımdır… Eğer bunun maksadı mirasçı sıfatıyla terekeden tasarruf olmayıp mücerret bilahare mirası kabul ettiği zaman ihmal yüzünden gelebilecek zararın önüne geçmek ise, yaptığı muamelenin alelade idari muamele olarak kabulü zaruridir. Ezcümle malların çalınmaması için tedbir ittihazı, malları deftere geçirmek, zamanaşımını kesmek için derhal dava açmak, bir otelin, gazinonun müşterilerinin dağılmaması için vergi vermek, davaya mani olmak için müstacel borçları ödemek alelade idarenin istilzam ettiği muamelattandır…” denilmek suretiyle mirasçının eyleminin tereke işlerine karışma olarak değerlendirilebilmesi için onun bu eylemde bulunurken hangi maksatla hareket ettiğinin belirlenmesi gerektiğini, mirasçının amacının mirasçı sıfatı ile terekede tasarruf değilse, eylemlerinin tereke işlerine karışma olarak nitelendirilmeyeceği ve ret hakkının düşmesine sebebiyet verilmeyeceği benimsenmiştir.
Bunun yanında, doktrinde ileri sürülen güven nazariyesine göre; bir irade beyanının ya da iradi bir davranışın ne anlama geldiğini tespit etmek için, beyanda bulunan veya sözü edilen davranışta bulunanın iç iradesine değil, beyana yahut anılan davranışa muhatap olan karşı tarafın, dürüstlük kuralına göre, kendisince bilinebilen bütün hal ve şartlar gereği gibi değerlendirerek buna ne anlam vermesi gerektiğine bakılmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı mirasçılar tarafından ödendiği ileri sürülen borcun cüzi bir miktar olup, mirasçıların kendi malvarlığından ödenmiş olmasının olağan işlemlerden olduğu, miras bırakanın öldüğü tarih itibariyle borca batık olduğu anlaşılan terekenin, cüzi kısım borçlarının davacılar tarafından ödenmesinin terekeyi kabullenme olarak değerlendirilemeyeceği, davacıların beyanlarının aleyhte yorumlanmaması gerektiği ve bu konuda bir araştırma yapılmasına da gerek olmadığı sonucuna varılmış, Yerel Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu Hukuk Genel Kurulu’nun çoğunluğunca benimsenmiştir.” belirtilmiş olup mirasbırakanın öldüğü tarih itibariyle borca batık olduğu anlaşılan terekenin, borçlarının bir kısmının davacı mirasçılar tarafından ödenmesinin terekeyi kabullenme olarak değerlendirilemeyeceğine karar vermiştir.
1.1.2. Terekeye Dahil Kira Gelirinin Mirasçı Tarafından Alınması
Yine Yargıtay başka bir kararında[12]“Somut olayda; davacı mirasçılar aleyhine ikame edilen davadaki tazminat miktarı ile davacı mirasçı N. Ç.’nin miras bırakanın ölüm tarihi olan 06.01.2012 tarihinden eldeki davanın açıldığı 15.05.2012 tarihine kadar aldığı kira bedellerinin toplamının borç miktarına oranla çok cüzi kaldığı kuşkusuzdur. Kaldı ki davacı mirasçı anılan taşınmazda ½ hisse sahibi olup, taşınmazda 1/2 pay sahibi olan miras bırakanın ölümünden sonra ve kısa bir süre murisin hissesine isabet eden kira parasını alması davaya konu borç miktarı da gözetildiğinde terekeyi benimseme ve kabullenme (tesahup) anlamına gelmez. Açıklanan nedenlerle davacı N. Ç.’nin talebinin de kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın reddedilmiş olması usul ve Yasa’ya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.” belirtilmiş olup mirasçının murisin terekesine dahil taşınmazın kira bedelini almasının davaya konu borç miktarı da nazara alınarak terekeyi kabullenme olarak değerlendirilemeyeceğine karar vermiştir.
1.1.3. Mirasçılık Belgesi Tanzim Edilmesi
Mirasçı tarafından mirasçılık belgesinin tanzim ettirilmesinin talep edilmesinin ret hakkını düşürmeyeceği kabul edilmektedir.[13] Nitekim Yargıtay bir kararında[14]“En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, iflas hükümlerine göre tasfiye edilir (TMK. m.612). Gerçekleşen bu hukuki duruma göre, ortada tereke malını teslim alabilecek bir mirasçı bulunmamakta ve “Kendiliğinden iflas hükümlerine göre tasfiyeye tabi bir tereke” bulunmaktadır. Mirasçılık belgesi istemek ise, maddi bir olayın varlığını ikrar ile kişiler arasındaki soybağı ilişkisini tespit ettirmekten ibarettir. Hakkında mirası reddeden mirasçının tereke ile ilişkisi tümden kesilmiş sayılmaz. Mirasın reddi ilgili kişinin mirasçılık belgesi istemesine engel bir neden olmadığı gibi, ilgili kişinin mirasçılık sıfatını da ortadan kaldırmaz. Bu nedenle mirasçılardan biri veya birkaçı yönünden mirasın reddedilmiş olması durumunda bu olgular yok sayılarak miras bırakanın tüm mirasçılarını ve miras paylarını gösterir şekilde mirasçılık belgesinin düzenlenmesi, hüküm yerinde ilgili mirasçı veya mirasçılar yönünden mirası reddettikleri açıklanarak bu olguların hukuki sonuçlarının terekenin bölüştürülmesi sırasında gözetileceğine işaret edilmesi gerekir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yine Yargıtay başka bir kararında[15]“Mirastan çıkarma ve yoksunluk sebeplerinin gerçekleşmesi yada mirasın reddi veya mirastan feragat edilmiş olması ilgili kişinin mirasçılık belgesinde mirasçı olarak gösterilmesine ve kendisine mirastan pay verilmesine engel bir neden değildir.” ifadesine yer verilmiştir.
Ancak mirasçılık belgesinin tanzim ettirilmesinden sonra mirasçı tarafından mirasçılık belgesiyle terekede hak sahibi olarak hareket edilmesi veyahut terekedeki taşınmazlara ilişkin açıklayıcı tescil yaptırılması halinde mirasın kesin olarak kazanılacağı unutulmamalıdır. [16]
1.1.4. Emekli, Yetim, Dul Aylığı Alınması
Yerleşik Yargıtay Kararları ve doktrinde mirasçıların mirasbırakandan dolayı emekli, yetim ve dul aylığı alması mirasın kabul edildiği anlamına gelmediği kabul edilmektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından murisin dul ve yetimlerine yapılan ödemeler ölenin geride kalanlarının sosyal güvencesini temin nedeniyle yapılmaktadır. Kaldı ki sosyal güvence anayasal bir haktır.[17] Ayrıca emekli, dul ve yetim aylıkları terekede yer alan haklardan olmayıp murisin ölümüyle birlikte belli koşullara bağlı olarak murisin eşi veya çocuklarının şahsında doğmaktadır. Hal böyleyken dulluk, yetim aylığının bağlanmasının mirasın reddini etkilemeyeceği kabul edilmektedir. [18]
Yargıtay bir kararında[19] “Borçluların murislerinden kendilerine bağlanan maaşı sahiplenmeleri TMK’nun 605. maddesi uyarınca murisin mirasını reddetmelerine engel teşkil etmez. Zira, murisin herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan almakta olduğu maaşı terekesine dahil değildir. Bu nedenlerle mahkemenin aksine görüşü isabetli bulunmamıştır. O halde borçluların murisin ölümünden itibaren 3 aylık süre geçmediğinden bahisle ve mirasını reddedeceklerini öne sürerek alacaklı tarafından murisin borcundan dolayı haklarında yapılan takibin iptaline yönelik şikayetlerinin de incelenmesinden ve mirasın reddine ilişkin varsa ilgili ilamın beklenip alınmasından sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi isabetsizdir.” ifadesine yer vermiştir.
Yine Yargıtay başka bir kararında[20]““…ölenin eş ve çocuklarının Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan aylık almalarının MK.‘nun 550. maddesi gereğince benimseme ( tesahüp ) şeklinde bir eylem sayılması da doğru değildir. Çünkü, ölenin eş ve çocuklarına Sosyal Sigortalardan bağlanan maaş terekeye dahil değildir. Onun için maaş sağlanması red hakkını kullanmaya engel değildir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yargıtay bir kararında[21] “Somut olayda murisin ölümü nedeniyle davacılara ödenen ikramiye hak sahiplerinin sıfatından doğan haklar olup terekeye dahil değildir. Emekli ikramiyesini almak terekeye sahiplenme anlamına gelmez. Bu nedenle davanın esasına girilerek murisin aktif ve pasifleri bilirkişi raporu ile belirlenmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir.” hükmüne yer verilmiş olup emekli ikramiyesini almanın terekeyi sahiplenme anlamına gelmediği hal böyleyken mirasın ret hakkının düşmediğinden bahsedilmesi mümkündür.
Ancak belirtilmelidir ki yukarıda yer verilen hususlar kamu hukuku kurallarından kaynaklanan sosyal güvenceler için geçerlidir. Yani özel sigortalar açısından sigorta tutarı olarak ödenecek bedel terekeye ekleneceğinden reddi mirasçının murisin özel sigortasından doğacak sigorta bedelini talep edemeyecektir.[22]
Mirasbırakanın sigortayı üçüncü bir kişi lehine yapması, ona sigorta bedeli üzerinde kendi hakkından bağımsız, doğrudan doğruya sigortacıya karşı öne sürülebilecek bir hak tanıması halinde muris, üçüncü kişiyi sigorta poliçesinde göstermiş olabileceği gibi, sonradan hiçbir şekle bağlı olmadan tayin edebilir. Hatta, onu düzenlediği ölüme bağlı tasarrufunda dahi belirtebilir. Bu hallerde lehtara ait sigorta bedelini talep hakkı, miras açıldığı zaman hiçbir zaman terekeye girmez. Bu durumda lehtara ait sigorta bedeli terekeye girmediği için, üçüncü kişi mirası reddetmiş olsa dahi, sigorta bedelini talep edebilecektir.[23]
1.1.5. Destekten Yoksun Kalma Tazminatının Talep Edilmesi
Yerleşik Yargıtay kararlarında destekten yoksun kalma tazminatı niteliği itibariyle bağımsız bir hak olması sebebiyle mirasın reddedilmiş olmasının bu tazminatın talep edilmesine engel olmadığını belirtilmektedir.[24]
Yargıtay bir kararında[25]“destekten yoksun kalma tazminatı ölüm ile ortaya çıkmasına rağmen, miras bırakanın şahsından doğan ve mirasçılara geçen bir hak değil, doğrudan bu kimselerin kendisinden doğan bağımsız bir haktır. Diğer bir ifadeyle, destekten yoksun kalma tazminatı niteliği itibariyle, üçüncü kişilere, desteğin gelir ve yardımından yoksun kalmaları nedeniyle tanınmış bağımsız bir hak olup, mirasçılık sıfatı ve miras hukuku ile ilgisi yoktur. Çünkü bu hak mirasçılık sıfatından değil, eylemli olarak destek olanın ölümü nedeniyle, onun gelir ve yardımından yoksun kalma ya da farazi destek olma olgusundan kaynaklanmaktadır. Destekten yoksun kalma tazminatı nitelik itibarıyla bağımsız bir hak olup; ölen kimse ile davacı arasında kanuni veya akdi bir bakım yükümlülüğü, mirasçılık ya da akrabalık ilişkisi bulunması gerekmediğinden; mirasın reddedilmiş olması, destekten yoksun kalma davasının açılmasına engel yasal bir neden değildir.” ifadesine yer verilmiştir.
Yargıtay başka bir kararında destekten yoksun kalma tazminatını talep hakkının, ölenden intikal eden bir hak olmadığı, bu hakkın, yardımdan yoksun kalanların kendi şahıslarına bağlı bir hak olduğunu ve buradaki amacın da yoksun kalınan yardıma muhtaç olanları korumak olduğunu belirtmiştir.[26]
1.1.6. Mirasçı ile Mirasbırakan Arasında Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Akdedilmesi
Yargıtay bir kararında[27]“Somut olayda; mahkemece murise ait taşınmazların mirasçılardan …’a devredildiği, murisin ölüm tarihinden sonrada icra takibine konu trafonun kullanılmasından kaynaklanan elektrik tüketiminin devam ettiği ve yine icra dosyalarında mirasçılardan …’ın ödeme taahhüdünde bulunduğu gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş ise de murise ait taşınmazların 26.11.2011 tarihinde murisin sağlığında ölünceye kadar bakma sözleşmesi gereğince mirasçılardan …’a devredildiği bu bakımından taşınmazların terekeye dahil olmadığı ve taşınmazların devredilmesinin terekeyi sahiplenme anlamına gelmeyeceği açık olduğu gibi murisin aboneliğinin olduğu ve murisin ölümünden sonraki dönemde trafonun mirasçılar tarafından kullanılmasından doğan elektrik borcunun murise ait borç olduğu düşünülemeyeceği için elektrik trafosunun mirasçılar tarafından kullanılarak elektrik borcunun devam etmesi terekenin sahiplenmesi anlamına da gelmez. Mahkemece, hükmen redde ilişkin koşulların oluşup oluşmadığı, terekenin açıkça borca batık olup olmadığının araştırılması, murisin malvarlığı bulunup bulunmadığının usulüne uygun olarak, bankalar, trafik tescil müdürlüğü, vergi daireleri, belediyeler, tapu müdürlüğü v.b. Kurum ve kuruluşlardan sorulması, murisin alacak ve borçları zabıta marifetiyle de araştırılarak aktif malvarlığı ile takibe konu borç miktarı göz önünde tutularak aktif ve pasifinin tereddüde neden olmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir.” denmek suretiyle mirasçı ile mirasbırakan arasında ölünceye kadar bakma sözleşmesinin akdedilmiş ve mezkur sözleşme uyarınca mirasbırakana ait taşınmazların mirasçıya devredilmiş olması halinde işbu taşınmazların terekeye dahil olmaması dolayısıyla mirasçının davranışının terekenin sahiplenildiği anlamına gelmediğini kabul etmiştir.
1.1.7. Mirasçı Tarafından İcra Tehdidi Altında Ödeme Yapılması
Yargıtay bir kararında[28]“Somut olayda; davacı …’in icra tehdidi altında murisi … ile birlikte paydaşı olduğu 60 KK 632 plaka sayılı kamyonet üzerindeki haciz ve yakalama işlemlerini kaldırmak amacıyla Erbaa İcra Müdürlüğünün 2008/5353 Esas ve 2009/920 Esas sayılı icra dosyalarında icra tehdidi altında taahhütte bulunduğu ve her iki icra dosyasına yapılan ödemelerin … mirasçıları tarafından haricen ödendiği anlaşıldığından, icra tehdidi altında yapılan taahhüt ve ödemelerin mirası kabul anlamında yorumlanamayacağı, davacı … yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, davacı …’in terekeyi sahiplendiği gerekçesiyle davacı … yönünden davanın reddi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.” şeklinde hüküm verilmiş olup mirasçının icra tehdidi altında icra dosyalarına ödeme yapması halinde terekenin sahiplenilmesinden bahsedilemeyeceği kabul edilmiştir.
Yargıtay başka bir kararında[29]“Ancak, tereke borca batık olmasına rağmen; Türk Medeni Kanununun 610/2. maddesinde açıklanan şekilde tereke işlemlerine karışan, tereke mallarını gizleyen veya kendine maleden mirasçı, mirası reddedemez. Mirasçının kendisine yönelik haciz baskısı altında murise ait bir borcu ödemiş olması 4721 sayılı TMK’nın 610/2. maddesinde belirtilen tereke işlemlerine karışma olarak kabul edilemez. Somut olaya gelince; …4. İcra Müdürlüğünün 2011/2380 ve 2014/3738 Esas sayılı icra takip dosyalarında alacaklı Türkiye Halkbankası A.Ş tarafından davacı … … aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığı, icra edilen hacze ait tutanakta Sevgi …’ın “şu an maaşımdan sadece 250,00TL ödeyebilirim, avukatla görüşüp faiz indirimi isteyeceğim” şeklinde beyanda bulunduğu; davacı mirasçı Sevgi …’ın muris eşinden kendisine bağlanan dul aylığı üzerine SGK Başkanlığı tarafından haciz konulduğu, davacının başvurusuna istinaden davalı kurumun alacağını 6736 sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun” kapsamında 18 ay eşit taksit olarak yapılandırıldığı, davacı … … tarafından borca mahsuben 297,83TL sigorta primi ile aynı vade tarihli 48,60TL işsizlik sigortası priminin banka kanalı ile ödendiği, davacının maaşına konulan haciz ile kurum borcuna mahsuben kesinti yapıldığı, haciz kesintisinin yapılandırma işleminden önce gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Davacı … …’ın söz konusu ödemeleri kendisine yönelik haciz tehdidi ve baskısı altında ödediği, yapılan ödemenin tereke işlemlerine karışma olarak nitelendirilemeyeceği gözetilmeden, davacının terekeyi sahiplenme anlamına gelen işlemleri yaptığı ve bundan sonra terekenin borca batık olduğunu ileri sürülemeyeceği gerekçesi ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bu nedenle bozulması gerekmiştir.” şeklinde hüküm verilmiş olup mirasçının icra tehdidi altında icra dosyalarına ödeme yapması halinde terekenin sahiplenilmesinden bahsedilemeyeceği kabul edilmiştir.
1.2. Terekenin Yönetimi için Olağandışı İşler Kapsamında Kabul Edilen İşlemler
Yerleşik Yargıtay Kararları ve doktrinde mirasın paylaşılmasını istemek veya paylaşılmasına katılmak, miras sebebiyle istihkak davası ikame etmek, mirasbırakanın borçlarını yapılandırarak ödemek, miras payını devretmek, terekedeki malları satmak, taşınmazlara ilişkin açıklayıcı tescili yaptırmak, veraset ve intikal vergisini ödemek, hayat sigortası tazminatını almak, vasiyetleri yerine getirmek, tenkis davası ikame etmek, ölüme bağlı tasarrufların iptalini istemek terekenin işlerine gereğinden fazla karışma niteliğinde olduğu kabul edilmektedir.[30]
Yargıtay bir kararında[31]“Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya murisin işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçı, mirası reddedemez (TMK m. 610/2). Davacıların, rızaen murisin ölümünden sonraki bir tarihte yeniden yapılandırma sonucu Sosyal Güvenlik Kurumuna olan prim borçlarını ödemek suretiyle mirası sahiplendikleri anlaşılmakla mirasçıların ret hakkı düşmüştür. Bu nedenle mahkemece davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” şeklinde hüküm verilmiş olup mirasçıların murisin prim borcunun yeniden yapılandırılarak ödenmesi halinde mirasçıların ret hakkının düştüğüne karar vermiştir.
Yargıtay başka bir kararında[32] “Somut olayda, Türkiye Halk Bankasındaki murise ait kredi borcunun kimin tarafından taksitlendirilip ödendiği araştırılmadığı gibi B.. D.. dışındaki davacıların terekeyi sahiplendiğine ilişkin davranışlarının neler olduğu da gerekçeli kararda açıklanmamıştır.” ifadesine yer verilmiş olup terekenin sahiplenildiğinin kabulü için borcun kim tarafından taksitlendirildiğinin araştırılması gerektiği kabul edilmiştir.
Yine Yargıtay bir kararında[33]“Somut olayda davacı …’in murise ait bir takım vergi borçlarını ödeyerek terekeyi sahiplendiği, TMK 610/2. maddesine göre terekeyi reddetme hakkının bulunmadığı anlaşıldığından mahkemece bu davacı açısından davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak diğer davacı …’in 23.12.2005 doğumlu olduğu, annesi davacı …’in, …’e velayeten dava açtığı, vergi dairesine yapılan ödemelerde küçüğün adının yer almadığı, bu sebeple davacı … adına açılan davanın terekeyi sahiplendiğinden bahisle reddedilmesi doğru değildir. Davada, annenin hukuki yararı ile çocuğun hukuki yararı çatışmaktadır. Mahkemece Medeni Kanunun 426/2. maddesi uyarınca 23.12.2005 doğumlu … için kayyım tayin ettirilmesi, davanın kayyım tarafından devam ettirilmesi ve gösterdiği takdirde delilleri toplanması gerekir. Kabule göre de, murisin ölüm tarihi itibariyle üzerine kayıtlı gayrimenkul, araç, banka kaydı olup olmadığı, davalıya ölüm tarihi itibariyle borç miktarının araştırılmadığı anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, murisin 28.11.2010 tarihi itibariyle gayrimenkul, araç, banka kaydının bulunup bulunmadığının araştırılması için ilgili tapu, emniyet, banka müdürlüklerine yazı yazılmalıdır. Davalılara olan borcunun ölüm tarihi itibariyle miktarı belirlenmelidir.” şeklinde hüküm verilmiş olup mirasçının mirasbırakana ait borçları ödemesi halinde mirasçıların ret hakkının düştüğüne karar verilmesi kabul edilmiştir. Ancak işbu Yargıtay kararında vergi dairesine yapılan ödemede küçüğün adının yer almadığı hal böyleyken küçüğün terekeyi sahiplenmesinden bahsedilmesinin mümkün olmayacağı ve menfaat çatışmasının önlenmesi amacıyla küçüğe temsil kayyımı tayin edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Ancak unutulmamalıdır ki mirasçı tarafından yalnızca vergi borcunun yapılandırılmasını istemesi ancak herhangi bir borç ödemesi yapılmaması halinde terekenin sahiplenildiği kabul edilemeyecek olup mirasın reddi hakkının düştüğünden söz edilemez.
Nitekim Yargıtay bir kararında [34]“Ancak, tereke borca batık olmasına rağmen; Türk Medeni Kanununun 610/2. maddesinde açıklanan şekilde tereke işlemlerine karışan, tereke mallarını gizleyen veya kendine maleden mirasçı, mirası reddedemez. Dosya kapsamından muris …’un ölüm tarihinin 30.07.2007 olduğu, ..Dairesi mükellefi olduğu anlaşılmaktadır. Davacı …’un, .. Dairesi Müdürlüğüne yaptığı başvuru üzerine muris ..’un anlaşılmasına karşılık …’un yapılandırma doğrultusunda murisinin vergi borcunu ödemediği anlaşılmaktadır. Veraset ve intikal beyannamesi verip, murisin vergi borcunu ödemek terekenin benimsendiğinin göstergesidir. Davacı yalnızca vergi borcunun yapılandırılmasını istediğine göre ve bir ödeme yapılmamış olduğundan terekeyi sahiplendiğinden söz etmek mümkün değildir. Öyleyse mahkemece yapılacak iş, özellikle davalı …’in iddia ettiği gibi, murise ait taşınmazın davacı tarafından kiraya verilip verilmediğinin yukarıdaki ilkelere göre araştırılıp incelenmesi ve terekesinin aktifi ve pasifi belirlenip, terekenin aktif değerinin pasifini karşılayıp karşılamadığı, davacıların mirası kabul anlamına gelen davranışlarının bulunup bulunmadığını tespit etmek, tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar vermek olmalıdır. Mahkemece tüm bu hususlar gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.” şeklinde hüküm verilmiş olup mirasçının yalnızca vergi borcunun yapılandırılmasını istemesi ancak herhangi bir borç ödemesi yapılmaması halinde terekenin sahiplenildiği kabul edilemeyeceğine ilişkin hüküm kurmuştur.
1.2.2. Mirasçının Mirasbırakanın Ölümünden Sonra Ödeme Yapması
Yargıtay bir kararında[35]“Davacı J. 11.04.2006 tarihli oturumda mirasbırakanın ölümünden sonra mal müdürlüğüne 5000 TL ödemede bulunduğunu açıklamıştır. Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan ve mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçı, mirası reddedemez. (TMK. md.610/2) Ret hakkının yitirilmesine ilişkin bu hüküm hükmen ret durumunda da uygulanır. Açıklanan nedenlerle bir mirasçı, kesin şekilde mirasa sahip çıkıp yukarıdaki tasarruflarda bulunduktan sonra hükmen ret talebinde bulunamaz. ( 2.H.D 18.03.2010 gün ve 2009/15136 esas 2010/5255 karar, 12.05.2009 gün 2009/6082 – 9439 sayılı kararları) Davacı Sadet yönünden isteğin reddi gerekirken yazılı şekilde kabulü usul ve yasaya aykırıdır.” şeklinde hüküm verilmiş olup mirasçının murisin ölümünden sonra mal müdürlüğüne ödeme yapmasının terekenin işlerine gereğinden fazla karışılması olarak kabul edilmiş ve mirasçının ret hakkının düştüğüne karar vermiştir.
Yukarıda yer verilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/2-1607 E., 2013/1675 K., 20/12/2013 Tarihli kararı ile mirasbırakanın öldüğü tarih itibariyle borca batık olduğu anlaşılan terekenin, borçlarının bir kısmının davacı mirasçılar tarafından ödenmesinin terekeyi kabullenme olarak değerlendirilemeyeceğine ilişkin kararı nazara alındığında Yargıtay Hukuk Daireleri ile Hukuk Genel Kurulu arasında fikir birliği bulunmadığı sonucu ortaya çıkacaktır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/2-1607 E., 2013/1675 K., 20/12/2013 Tarihli kararı karşı oy yazısında da yerleşik Yargıtay kararlarına göre mirasbırakanın borcunu ödemeyi taahhüdün veya kısmen ödemenin mirasın kabul olarak yorumlanacağı, borcun bir kısmının ödenmesinin borcun tamamının kabulü anlamına geldiği, bu borcun tereke ile ilgili olmasının yeterli olduğu, mirasbırakanın borçlarının bir kısmını ödeyen mirasçının, mirasbırakanın başka borçlarının da bulunduğunun anlaşılması üzerine sonradan terekenin borca batık olduğunu ve bu sebeple mirası reddetmiş sayılması gerektiğini ileri süremeyeceği, böyle bir durumda mirasçının hükmi ret karinesinden yararlanmasının genel hukuk ilkeleriyle bağdaşmayacağı belirtildiği, yapılan ödemenin miktarı nazara alınmaksızın ödeme yapılmasının terekenin işlerine karışma niteliğinde olduğunu belirtmiştir. [36]
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu yukarıda yer verilen kararında doktrinde ağırlıklı görüş olan güven teorisine göre dürüstlük kuralınca değerlendirme yapmıştır. Doktrinde bir görüşe göre[37] mirasçının terekeye gereğinden fazla karıştığı kabul edilebilmesi için borcun kısmen, tamamen ödenmesi veya ödeme taahhüdünde bulunulmasının yeterli olduğunu ve ödeme miktarının önemli olmadığını belirtmekte olup mirasın sahiplenildiğine ilişkin her türlü eylem, hukuki işlemin mirasın ret hakkını düşüreceğinin kabul edilmesi gerektiğinden bahsetmektedir. Kanaatimizce de mirasçının terekeye dahil bir kısım borcun ödenmesi mirası sahiplendiği anlamına gelmekte olup mirası ret hakkının düştüğü kabul edilmesi gerekirken Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararına katılabilmemiz mümkün olmayacaktır. Nitekim çalışmamız kapsamında daha önce belirtildiği üzere Yargıtay Hukuk Daireleri mirasçının amacına bakılması gerektiği görüşündedir. Gerçekten de çalışmamızda yer verilen kararlar incelendiğinde Yargıtay’ın hüküm verirken mirasçının maksadı üzerinde değerlendirme yaptığı açıkça ortadadır. Hal böyleyken Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun incelenen kararı ile Yargıtay Hukuk Genel Kurul kurulu ile Yargıtay Hukuk Dairelerince tanzim edilen kararlar arasında mübayenet oluştuğu reddedilemeyecektir.
1.2.3. Mirasçıların Terekeye Dahil Taşınmazları İntikal Ettirmesi
Yargıtay bir kararında[38]“Türk Medeni Kanununun 610. maddesine göre yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız ve koşulsuz kazanmış olur. Ret süresi sona ermeden, mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçı, mirası reddedemez. Muris ……. oğlu … 07.10.2008 tarihinde vefat etmiş geriye murisin eşi ………., oğlu ……….. ve davacı… kalmıştır. Davacı mirasçı … ve dava dışı diğer mirasçıların 20.10.2008 tarihli ve 2008/300 Esas, 298 sayılı mirasçılık belgesine göre 05.08.2009 tarihli ve 3038 sayılı resmi senette belirtilen ve murisleri …… oğlu … adına kayıtlı taşınmazlardaki payları tapuda kendi adlarına intikal ettirdikleri ve aynı resmi senetle dava dışı ………….’a satmış oldukları anlaşılmıştır. Bu işlem TMK’nın 610/2 maddesine göre terekeyi sahiplenme anlamına gelen davranış olmakla davacının hükmen ret hakkı düşmüştür. Bu nedenle davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” şeklinde hüküm verilmiş olup mirasçının muris adına kayıtlı taşınmazı intikal ettirmesi ve işbu taşınmazın satılmasının mirasın kabulü olarak değerlendirmiş ve mirasçının ret hakkının düştüğüne karar vermiştir.
Yargıtay başka bir kararında[39]“TMK’nın 610/2. maddesinde; “Ret süresi sona ermeden tereke işlemlerine karışan,terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçı, mirası reddedemez.” hükmü yer almaktadır. Somut olayda; UYAP üzerinden alınan nüfus kaydına göre 27.01.2011’de vefat eden muris …’nın babası kök muris …’nın 11.02.1990’de vefat ettiği görülmektedir. … Mahallesi, 175 ada 17 ve 18 parsel sayılı taşınmazların UYAP üzerinden alınan TAKBİS raporuna göre kök muris …’ya ait olduğu, kök murise mirasçı olan …’nın mirasçısı olarak davacıların 15.05.2014 tarihli ve 9838 yevmiye numaralı resmi senetle anılan taşınmazlardaki hisselerini adlarına intikal ettirdiği, 20.05.2014 tarihli, 9946 yevmiye numaralı resmi senetle de hisselerini sattıkları tespit edilmiştir. Anılan işlemle davacıların terekeyi sahiplendiği anlaşıldığından, davanın TMK 610/2. maddesi gereğince reddedilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.” şeklinde hüküm verilmiş olup mirasçının muris adına kayıtlı taşınmazı intikal ettirmesini mirasın kabulü olarak değerlendirmiş ve mirasçının ret hakkının düştüğüne karar vermiştir.
1.2.4. Mirasçıların Terekeye Dahil Taşınırın Satması
Yargıtay bir kararında[40]“Somut olayda, davalı mirasçıların mirasbırakanın ölüm tarihi olan 06/12/2011 tarihinden sonra mirası ret süresi içerisinde terekeye ait 60 SA 534 plaka sayılı aracı 06.01.2012 tarihli noter satışı ile devrettikleri, bu suretle tereke malları üzerinde TMK’nın 610/2. Maddesi uyarınca tasarrufta bulunarak mirası sahiplendikleri ve ret hakkını yitirdikleri gözetilmeden Mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.” denmek suretiyle mirasçıların terekeye dahil taşınırı devretmelerini mirasın kabulü olarak değerlendirmiş ve mirasçının ret hakkının düştüğüne karar vermiştir.
Yargıtay başka bir kararda[41]“Somut olayda; 13.11.2012 tarihli ön inceleme duruşmasında davacı vekiline muris adına kayıtlı araçların bulunduğu yeri bildirmesi amacıyla 2 haftalık süre verilmiş, davacı vekilinin 22.11.2012 tarihli dilekçesinde muris adına kayıtlı araçlarının tümünün hurda niteliğinde olup bu şekilde hurda olarak parça parça satıldığını, bu sebeple araçların yerinin bildirilmesinin mümkün olmadığını belirtmiştir. Anılan dilekçeyle davacının terekeyi sahiplendiği anlaşıldığından, davanın TMK 610/2. maddesi gereğince reddedilmesi gerekirken mahkemece yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.” denmek suretiyle mirasçıların terekeye dahil taşınırların hurda olarak parça parça satmalarını mirasın kabulü olarak değerlendirmiş ve mirasçının ret hakkının düştüğüne karar vermiştir.
1.2.5. Mirasçıların Tenkis ve/veya İptal Davası İkame Etmesi
Yargıtay başka bir kararında[42]“… Mirasbırakanın külli halefi sıfatı ile davacı tenkis ve iptal davaları açmıştır. Böyle bir dava açmış olan kimsenin mirasçılık sıfatını kabul ettiği gözetilerek artık 545. maddeye de dayanamayacağı düşünülmeden Asliye Hukuk Mahkemesine açtığı mirasın reddi davasının kabulü yanlıştır…” şeklinde hüküm verilmiş olup mirasçının tenkis ve iptal davaları ikame etmesini mirasın kabulü olarak değerlendirmiş ve mirasçının ret hakkının düştüğüne karar vermiştir.
1.2.6. Mirasçının Mirasbırakana Ait Taşınmazda İkamet Etmesi
Yargıtay bir kararında[43]“Terekeyi sahiplenmiş olan veya sahiplenme anlamına gelen işleri yapan mirasçıların, bundan sonra terekenin borca batık olduğunu ileri sürmeleri Türk Medeni Kanununun 2. maddesindeki dürüstlük kuralına aykırı olur. Hakkın açıkça kötüye kullanılmasını da hukuk düzeni korumaz. Somut olayda, davacılar … ve …’ın mirasbırakana ait … ili … ilçesi … mahallesinde bulunan 521 ada 11 parsel sayılı taşınmazda ikamet ettikleri, 19.09.2014 tarihli keşif zaptı, UYAP’tan temin edilen nüfus kayıtlarındaki yasal yerleşim yeri bilgileri ve dosyada mevcut 28.04.2014 tarihli kolluk tespiti ile sabittir. Davacılar … ve …’ın terekeyi sahiplendikleri anlaşılmakla bu mirasçılar yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş ve bu mirasçılar yönünden karar düzeltme talebinin kabulü ile kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” şeklinde hüküm verilmiş olup mirasçının mirasbırakana ait taşınmazda ikamet etmesini Yargıtay terekeyi sahiplenme davranışı olarak kabul etmiştir.
1.2.7. Mirasbırakana Ait Şirket Hisselerinin Mirasçılara Devredilmesi
Yargıtay bir kararında[44]“Somut olayda; 14.03.2012 tarih ve 826 sayılı … Sicili Gazetesi’nin 551. sayfasında, … İnş. Pet. Nak. Tur. San. Tic. Ltd. Şti’nin 06.03.2012 tarihli ortaklar genel kurulu toplantısında muris …’e ait hisselerin davacı olan mirasçılara devri, şirket tasfiyesinin sonu ve şirket feshi hakkında karar alındığının ilan edildiği görülmektedir. Anılan işlemle davacıların terekeyi sahiplendiği anlaşıldığından, davanın TMK 610/2. maddesi gereğince reddedilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle kabul edilmesi doğru değildir. Mahkemece, belirtilen hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” şeklinde hüküm verilmiş olup mirasbırakana ait hisselerin mirasçılara devri, şirket tasfiyesinin sonu ve şirket feshi hakkında karar alınmasını mirasın kabulü olarak değerlendirmiş ve mirasçının ret hakkının düştüğüne karar vermiştir.
Yargıtay bir kararında[45]“ Ancak, tereke borca batık olmasına rağmen Türk Medeni Kanununun 610/2. maddesinde açıklandığı şekilde tereke işlemlerine karışan, tereke mallarını gizleyen veya kendine maleden mirasçı, mirası reddedemez. Davacının murisinin ölümünden sonra murisin…. no’lu….. Bankası hesabına kredi kartından doğan borcu 15.01.2015 tarihinde ödediği dosya içerisindeki 09.03.2015 tarihli yazı cevabına ekli hesap hareketlerinden anlaşılmaktadır. Davacının böylelikle terekeyi sahiplendiği anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.” .” şeklinde hüküm verilmiş olup mirasçının mirasbırakanın banka hesabında kredi kartından doğan borcunun ödemesini Yargıtay terekeyi sahiplenme olarak kabul etmiş ve mirasın hükmen ret hali de ortadan kalkacağına karar vermiştir.
Yine başka bir Yargıtay kararında[46]“Ancak, tereke borca batık olmasına rağmen; Türk Medeni Kanununun 610/2. maddesinde açıklanan şekilde tereke işlemlerine karışan, tereke mallarını gizleyen veya kendine maleden mirasçı, mirası reddedemez. Somut olayda; murise ait … … Şubesi hesap ekstresinde davacılardan …’in hesap işlemlerinde bulunduğundan terekeyi benimseyen davranışlarda bulunduğu tespit edildiği, diğer davacıların ise terekeyi benimsediklerine dair bir bulguya rastlanılmadığından davacı … dışındaki davacıların davasının reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.” şeklinde hüküm verilmiş olup mirasçının mirasbırakanın banka hesabında işlem yapmasını Yargıtay terekeyi sahiplenme olarak kabul etmiş ve mirasın hükmen ret hali de ortadan kalkacağına karar vermiştir.
1.3. Tereke İşlerine Gereğinden Fazla Karışan Mirasçının Hükmen Ret Hakkının Düşmesi
Belirtmek gerekir ki mirasçının tereke işlemlerine gereğinden fazla karışması halinde mirasın hükmen ret hali de ortadan kalkacaktır. Tereke borca batık olsa dahi mirasçının tereke işlerine gereğinden fazla karışması halinde mirası kayıtsız şartsız kabul etmiş sayılır. Hal böyleyken mirasçılık sıfatını kazanan kişi, sonradan terekenin borca batık olduğunu ileri sürerek mirasın reddedilmiş sayıldığını talep edemeyecektir.[47]
Nitekim Yargıtay bir kararında[48]“Red süresi bitmeden, mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçı mirası reddedemez (TMK m. 610/2). Red hakkının yitirilmesine ilişkin bu hüküm, sadece normal terekeler hakkında değil, hükmen red durumunda da uygulanır. Onun için bir mirasçı, kesin şekilde mirasa sahip çıkıp, yukarıdaki tasarruflarda bulunduktan sonra hükmü red ileri süremez.” şeklinde hüküm verilmiş olup mirasçının tereke işlemlerine gereğinden fazla karışması halinde mirasın hükmen ret hali de ortadan kalkacağına karar verilmiştir.
SONUÇ
4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 605. maddesi ve devamında mirasın reddine ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. İlgili madde uyarınca yasal ve atanmış mirasçılar tarafından miras reddedilebileceği düzenlenmiş olup aynı kanunun 610. Maddesi uyarınca tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan mirasçının ret hakkının düşeceğine ilişkin düzenlemeye yer verilmiştir. Çalışma kapsamında tereke işlerine karışma nedeniyle ret hakkının düşmesi (zımni kabul) olarak değerlendirilebilecek durumlar Yargıtay kararları ışığında incelenmiştir. Yukarıda yer verildiği üzere Yargıtay doktrinde objektif teoriyi savunanların aksine mirasçının amacına bakılması gerektiği görüşünde olup somut olayın şartlarına göre değerlendirme yapmakta ve mirasçının terekenin olağan yönetim işlerini aşacak şekilde terekenin işlerine karışmasını zımni kabul olarak değerlendirilerek ret hakkının düştüğüne dair hüküm kurmaktadır. Ancak yerleşik Yargıtay Kararları kül halinde değerlendirildiğinde Yargıtay’ın mirasçıların mirası sahiplendiğinin kabul edilebilmesi için somut olayın özelliklerine göre inceleme yaparak hareket ettiği anlaşılmaktadır. Örneğin Yargıtay mirasbırakanın borçlarının yapılandırılarak ödenmesi halinde mirasın ret hakkının düştüğünü kabul etmişse de mirasçıların mirasbırakanın vergi borçlarını yalnızca yapılandırması halinde mirası sahiplendiğinden bahsedilemeyeceğine ilişkin kararı bulunmaktadır. Yargıtay’a göre mirasçının terekeye dahil kira gelirini tahsil etmesi, mirasçılık belgesi tanzim ettirmesi, emekli/yetim/dul aylığı alması, destekten yoksun kalma tazminatı talep etmesi, mirasçı ile mirasbırakan arasında ölünceye kadar bakım sözleşmesi akdedilmesi halinde mirasbırakanın taşınmazlarının mirasçıya intikal ettirilmesi, mirasçının icra tehdidi altında terekeye dahil borcun ödemesini yapması vb. işler terekenin yönetimi için olağan işler kapsamında değerlendirilirken mirasçının mirasbırakanın borçlarını yapılandırarak ödemesi, mirasçının mirasbırakanın ölümünden sonra ödeme yapması, terekeye dahil taşınmazları intikal ettirmesi, terekeye dahil taşınırları satması, tenkis ve/veya iptal davası ikame etmesi, mirasbırakana ait taşınmazda ikamet etmesi, mirasbırakana ait hisselerin mirasçıya devredilmesi, mirasçının mirasbırakanın banka hesaplarında işlem yapması vb. işler terekenin yönetimi için olağandışı işler kapsamında değerlendirerek mirasçıların mirasın sahiplendiğine kanaat getirmekte olup mirasçıların ret hakkının düştüğüne dair hüküm vermektedir.
Mirasçıların tereke işlerine gereğinden fazla karışması dolayısıyla mirası sahiplendiği şeklinde değerlendirilen eylemler yönünden mirasçının mirasbırakanın terekeye dahil borçlarının cüzi kısmının mirasçılar tarafından ödenmesi halinde Yargıtay Hukuk Genel 2013/2-1607 E., 2013/1675 K., 20/12/2013 Tarihli kararında mirasbırakanın borçlarının bir kısmının mirasçılar tarafından ödenmesinin terekeyi kabullenme olarak değerlendirilemeyeceğine karar verirken Yargıtay Hukuk Daireleri mirasçılar tarafından mirasbırakanın terekeye dahil borçlarının bir kısmının veya tamamının ödenmesi veyahut ödeme taahhüdünde bulunulmasının mirasın sahiplenildiği anlamına geldiğini kabul etmekte olup mirasçıların ret hakkının düştüğüne ilişkin hüküm kurmaktadır. Kanaatimizce Yargıtay Hukuk Dairelerinin yerleşik kararlarında olduğu gibi mirasçının terekeye dahil bir kısım borcun ödenmesi mirası sahiplendiği anlamına gelmekte olup mirası ret hakkının düştüğü kabul edilmesi gerekmekte olup Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararına katılabilmek mümkün değildir. Diğer yandan her ne kadar çalışmamızda yer verilen kararlar ile mirasçıların hangi eylemlerinin mirası sahiplenme hangi eylemlerinin terekenin olağan işlemleri arasında kabul edileceği değerlendirilmişse de gelişen teknoloji ve sosyal hayattaki değişiklikler ile birlikte dijital malvarlığı değerlerinin dahi mirasın sahiplenilmesi kapsamında değerlendirilebileceği, örneğin mirasbırakanın terekesine dahil kripto paraların mirasçılar tarafından değerlendirilmesi, elden çıkarılması veyahut hesap hareketlerinde değişiklik yapılması halinde de mirasın sahiplenildiği hususundan söz edilebilecek olup mirasçının ret hakkının düştüğünden bahsedilebilecektir. Dolayısıyla mirasçıların terekeye gereğinden fazla karıştığı ve mirası sahiplendiği anlamına gelen davranışların hayatın olağan akışında çeşitleneceğinin kabul edilmesi mümkün olacaktır. Çalışma kapsamında belirtilmesinde fayda görülen son husus ise mirasçının mirasbırakanın tereke işlemlerine gereğinden fazla karışması ve mirasçının mirası sahiplendiği kabul edilecek davranışlarda bulunması halinde mirasın hükmen ret halinin de ortadan kalkacağı ve mirasçının mirası kayıtsız şartsız kabul etmiş olarak kabul edileceğidir.
Av. Zeynep Eda Aydoğan
[1] ÇABRİ, Sezer, Miras Hukuku Şerhi (TMK m. 575 – 639) Cilt-II, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 2. Bası, 2023, s. 617.
[2] DURAL, Mustafa, ÖZ, Turgut, Miras Hukuku Dersleri İkinci Cilt, Filiz Kitabevi, 2001, s. 407.
[3] DURAL, Mustafa, ÖZ, Turgut, Miras Hukuku Dersleri İkinci Cilt, Filiz Kitabevi, 2001, s. 407.
[4] OĞUZMAN, M. Kemal, Miras Hukuku, İstanbul, Filiz Kitabevi, 6. Bası, 1995, s. 293.
[5] DURAL, Mustafa, ÖZ, Turgut, Miras Hukuku Dersleri İkinci Cilt, Filiz Kitabevi, 2001, s. 407.
[6] BGE 54.II.416 ve 70.II.199 naklen KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, Necip, Miras Hukuku, İstanbul, Filiz Kitabevi, 3. Bası, 1987, s. 615.
[7] DURAL, Mustafa, ÖZ, Turgut, Miras Hukuku Dersleri İkinci Cilt, Filiz Kitabevi, 2001, s. 407.
[8] Yargıtay Hukuk Geel Kurulu 261-140/20 Say, 08/02/1950 Tarihli Kararı naklen DURAL, Mustafa, ÖZ, Turgut, Miras Hukuku Dersleri İkinci Cilt, Filiz Kitabevi, 2001, s. 407.
[9] KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, Necip, Miras Hukuku, İstanbul, Filiz Kitabevi, 3. Bası, 1987, s. 616.
[10] ÇABRİ, Sezer, Miras Hukuku Şerhi (TMK m. 575 – 639) Cilt-II, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 2. Bası, 2023, s. 617.
[11] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2013/2-1607 E., 2013/1675 K., 20/12/2013 T., lexpera.com.tr, (E.T:10/12/2024)
[22] YÜREKLİ, Sabahattin, Sosyal Güvenlik Hukukunda Özel Bir Durum: Muristen Bağlanan Aylık Mirasın Reddi Halinde Kesilir Mi? (Mirasın Reddinin Destekten Yoksun Kalma Ve Manevi Tazminat Hakkına Olan Etkisi), Sicil Dergisi, S:20, s.149.
[23] KILIÇOĞLU, Ahmet M., Miras Hukuku, Ankara, Turhan Kitabevi, 10. Bası,2019, s. 317.
[24] YÜREKLİ, Sabahattin, Sosyal Güvenlik Hukukunda Özel Bir Durum: Muristen Bağlanan Aylık Mirasın Reddi Halinde Kesilir Mi? (Mirasın Reddinin Destekten Yoksun Kalma Ve Manevi Tazminat Hakkına Olan Etkisi), Sicil Dergisi, S:20, s.149.
[25] Yargıtay YHGK., 25.05.1984, E:1982/9-301, K:1984/619, Bak: Yargıtay Kararları Dergisi, Cilt: 33, sayı. 9, Eylül 2007, 1647;, naklen YÜREKLİ, Sabahattin, Sosyal Güvenlik Hukukunda Özel Bir Durum: MuristenBağlanan Aylık Mirasın Reddi Halinde Kesilir Mi? (Mirasın Reddinin Destekten Yoksun Kalma Ve Manevi Tazminat Hakkına Olan Etkisi), Sicil Dergisi, S:20, s.149.
[26] Yargıtay YHGK., 18.04.2007, E: 2007/4-222, K: 2007/222, Yargıtay Kararları Dergisi, Cilt: 33, sayı. 9, Eylül 2007, 1642-1648, naklen YÜREKLİ, Sabahattin, Sosyal Güvenlik Hukukunda Özel Bir Durum: MuristenBağlanan Aylık Mirasın Reddi Halinde Kesilir Mi? (Mirasın Reddinin Destekten Yoksun Kalma Ve Manevi Tazminat Hakkına Olan Etkisi), Sicil Dergisi, S:20, s.150.
[32] Yargıtay 14. HD, 2015/1933 E., 2015/6464 K., 12/06/2014 T., karararama.yargitay.gov.tr, (E.T:11/12/2024)
[33] Yargıtay 14. HD, 2016/11054 E., 2019/4855 K., 28/05/2019 T., karararama.yargitay.gov.tr, (E.T:11/12/2024)
[34] Yargıtay 14. HD, 2015/4035 E., 2015/11610 K., 15/12/2015 T., karararama.yargitay.gov.tr, (E.T:11/12/2024)
[35] Yargıtay 2. HD, 2011/5211 E., 2011/8037 K., 10/05/2011 T., lexpera.com.tr, (E.T:10/12/2024)
[36] BİRİNCİ UZUN, Tuba, “Tereke Borcunun Bir Kısmını Ödedikten Sonra Mirasçının Hükmi Ret Karinsinden Yararlanıp Yararlanamayacağı Meselesi ve Konuya İlişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20/12/2013 Tarihli ve E.2013/2-1607 K. 2013/1675 Sayılı Kararının Değerlendirilmesi”, AkHFD,C.13,S.2,2023, s.1023.
[37] BİRİNCİ UZUN, Tuba, “Tereke Borcunun Bir Kısmını Ödedikten Sonra Mirasçının Hükmi Ret Karinsinden Yararlanıp Yararlanamayacağı Meselesi ve Konuya İlişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20/12/2013 Tarihli ve E.2013/2-1607 K. 2013/1675 Sayılı Kararının Değerlendirilmesi”, AkHFD,C.13,S.2,2023, s.1022.
[38] Yargıtay 14. HD, 2015/12439 E., 2016/3994 K., 04/04/2016 T., lexpera.com.tr, (E.T:10/12/2024)
[39] Yargıtay 7. HD, 2022/2483 E., 2022/3769 K., 26/05/2022 T., karararama.yargitay.gov.tr, (E.T:11/12/2024)
[40] Yargıtay 23. HD, 2018/1018 E., 2019/2436 K., 25/05/2019 T., karararama.yargitay.gov.tr, (E.T:11/12/2024)
[41] Yargıtay 14. HD, 2016/3693 E., 2018/8305 K., 27/11/2018 T., karararama.yargitay.gov.tr, (E.T:11/12/2024)
[42] Yargıtay 2. HD, 1958/3734 E., 1958/3545 K., 17/11/1958 T., naklen ÇABRİ, Sezer, Miras Hukuku Şerhi (TMK m. 575 – 639) Cilt-II, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 2. Bası, 2023, s. 624.
[43] Yargıtay 14. HD, 2016/9978 E., 2017/2631 K., 03/04/2017 T., karararama.yargitay.gov.tr, (E.T:11/12/2024)
[44] Yargıtay 14. HD, 2018/744 E., 2018/6193 K., 01/10/2018 T., karararama.yargitay.gov.tr, (E.T:11/12/2024)
[45] Yargıtay 14. HD, 2015/15616 E., 2016/2723 K., 03/03/2016 T., karararama.yargitay.gov.tr, (E.T:11/12/2024)
[46] Yargıtay 14. HD, 2015/15616 E., 2016/2723 K., 03/03/2016 T., karararama.yargitay.gov.tr, (E.T:11/12/2024)
[47] ÇABRİ, Sezer, Miras Hukuku Şerhi (TMK m. 575 – 639) Cilt-II, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 2. Bası, 2023, s. 625.
[48] Yargıtay 2. HD, 2009/6082 E., 2009/12 K., 12/05/2009 T., naklen ÇABRİ, Sezer, Miras Hukuku Şerhi (TMK m. 575 – 639) Cilt-II, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 2. Bası, 2023, s. 625.